Taitsung'un kendini "Türkler'in Gök Kaganı" ilan ettiği 630 senesi Doğu Gök-Türk istiklalinin sonu kabul edilmiştir. Hakanlığa bağlı kabileler ve yabancı topluluklar dağılıyor, Gök-Türk prensleri etraflanna kuvvet toplayabilecek kimseler olmadıklanndan, herkes başının çaresine bakıyor, bazı gruplar Çin'e
Türkdestanları bozkır insanının hayat mücadelesi örnekleriyle doludur. Bu edebiyat türünde kurttan türeme, gökten inme ve ışıktan olma motifleri bulunmaktadır. Uygur mitolojisinde kurdun rehberlik vasfı açık olarak görülür. “Kutlu Dağ” efsanesine göre kutlu bir kaya Uygur ülkesine bereket ve mutluluk getirmektedir.
Hiungnu (Çince: 匈奴; pinyin, Xiōngnú, Wade-Giles: Hsiung-nu), Türkiye tarihyazımında bilinen isimleri ile Büyük Hun İmparatorluğu veya Asya Hun İmparatorluğu, MÖ 3. yüzyıl sonlarından itibaren Çin'in Kuzey sınırlarını tehdit eden bir güç unsuru olarak 500 sene Orta Asya'da egemenlik kurmuş olan kırsal göçebe kabileler konfederasyonu.
BüyükHun İmaratorluğu (Çinçe : 匈奴; Xiongnu) Antik Çin kaynaklarına göre [3] MÖ 3. yüzyıl ile MS 1. yüzyıl arasında, Avrasya bölgesinde hüküm sürmüş göçebe kabilelerden oluşan bir konfederasyon imparatorluğudur. Genel Türk tarihine göre, bilinen ilk Türk devleti olarak kabul edilmektedir. Çinli kaynaklar; MÖ 209’dan sonra en büyük lider olan Modu Chanyu
9Günümüzde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanda birçok değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Bu değişimler üzerinde, aşağıd A) Tüketim miktarının artması (B) Teknolojideki hızlı değişim C) Üretim miktarının artması D) Mal ye hizmet üretiminin artması E) Refah düzeyinin artması UcDört Bes Diğer sayfaya
cash. Antalya Türkiye’nin sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan önde gelen illerinden biridir ve gelişimiyle yükselme yolundadır. Son yıllarda nüfusun hızla artması, Antalya’nın dinamik ekonomik yapısının bir göstergesidir. Antalya ekonomisi genel olarak tarım ve turizme dayanır. Genel tarımsal yapıya bakıldığında, dekarı kullanılabilir tarım alanı olan topraklarının dekarında sulu tarım alanı yapılmaktadır. Toplam tarım alanının %55’i sulanmaktadır. Bu alanlardan yılda iki haftada üç ürün alınabilmektedir. Antalya’da örtü altında dekarlık alanda sebze ve süs bitkileri yetiştiriciliği yapılmaktadır. Türkiye cam sera alanlarının %83’ü, plastik sera alanlarının %52’si Antalya’da bulunmaktadır. Turfanda yetiştiricilik denilince akla ilk gelen il Antalya’dır. Kültür mantarı yetiştiriciliğinde de Türkiye borsasını belirler duruma gelmiştir erişim tarihi Verimli topraklarında çeşitli tarım ürünleri yetişmektedir. Tarım ürünleri içinde en çok buğday, arpa ve yulaf yetiştirilmektedir. Ayrıca pamuk, susam, soğan, yer fıstığı, nohut, 35 bin hektar üzerinde sebze yetişmektedir. 32 bin hektarlık seralarda domates, biber, fasulye, patlıcan, salatalık, kavun ve karpuz yetiştirilmektedir. Antalya ilinde sebze üretimi kapladığı alan açısından hububat ve meyveden sonra gelmesine karşın üretim değeri açısından ilk sırayı almaktadır. Yetiştirilen ürünler yurtiçine ve yurtdışına satılmaktadır erişim tarihi Antalya’da bitkisel üretime ayrılan alanın %53’ünde hububat ekimi yapılırken, %10’unda meyvecilik, %5’inde endüstri bitkileri ve %8’inde sebze ekimi yapılmaktadır. Hububat ürtetiminde Manavgat, Serik, Elmalı, Korkuteli ve Antalya merkez ilçe ön sıralardadır. Sebze üretiminin çoğu Manavgat, Serik, Elmalı, Kaş ve merkez ilçelerde üretilmektedir. Örtü altı yetiştiriciliğinde Finike, Kaş, Kumluca ve Serik ilk sıralardadır. Süs bitkileri üretimi ise, sadece Antalya merkez ve Manavgat’ta yapılmaktadır ATS, 2002 60. Antalya ili, Akdeniz iklimi ile yayla iklimini birkaç kilometre ara ile birleştirmektedir. Bu olanakla, bir yandan Akdeniz ikliminin, öte yandan yayla ikliminin bütün bitkileri yetişmektedir. Orman ağaçlarından başka 250 çeşit çiçek, 41 çeşit sebze, 36 çeşit meyve bulunmaktadır. Meyvelerden başta portakal olmak üzere limon, mandalina, turunç, muz, greyfurt, hurma, elma, armut, şeftali, muşmula, yenidünya, kızılcık, çilek Antalya’nın meyve zenginliğinin ancak bir bölümüdür. Türkiye portakal ve turunç üretiminin neredeyse yarısına yakın bölümünü ve muz üretiminin de tamamını Antalya karşılamaktadır. Antalya’nın Gazipaşa, Alanya ve İçel’in Anamur ilçelerinden başka yerde muz yetişmemektedir. Türkiye’ye muz ilk defa 1870 yılında bir süs bitkisi olarak getirilmiş, tarımına ise 1930 yılında Alanya’da başlanılmıştır Çimrin, 2002 32. Antalya’nın diğer bir zenginliği de çiçekleridir. Bugün bir sanayi haline gelen çiçekçilik, Avrupa ülkelerine de ihraç edilmektedir. Kıyı kesimi sebzeciliği seralarda yoğunlaşmıştır. Yılda birkaç kez ürün alındığı için gelir yüksektir. Orman ürünleri bakımından da zengin olan Antalya ilinde reçine üretiminin ekonomideki payı büyüktür Çimrin, 2002 33. Ayrıca vurgulanması gereken diğer bir bitki türü, ekonomik faydası büyük olan ve taşlık arazide de kendiliğinden yetişebilen zeytindir. Çevre dağlarında büyük sayıda yabani zeytin ağacı vardır Antalya 1973 İl Yıllığı, 247. Yalnız bunların aşılanması dahi yurt ekonomisine önemli yarar sağlayabilir. Antalya’da hayvancılık tarım kadar geniş değildir. %40,1 çayırlarla kaplı il arazisinin iç kesimlerinde öteden beri mera hayvancılığı yapılmaktadır Antalya 1973 İl Yıllığı, 250. Ancak, meraların azalması nedeniyle hayvancılık pek gelişmemiştir. Keçi ve koyun sayısı azalırken sığır sayısı artmaktadır. Balıkçılık bakımından ise il zengindir; akkaya, kuzubalığı, orfoz, mercan, akya, tranca, çipura balıkları ile istakoz, karides, mürekkep balığından supya, klamanya ve ahtopot gibi türler bulunmaktadır erişim tarihi Antalya yeraltı kaynakları açısından zenginse de, bu madenlerden krom, barit, alüminyum ve manganez belli miktarda işletilmektedir. Krom ve mangan ocakları; Kumluca, Konyaaltı Saklıkent bölgesinde, kum-çakıl ocakları; Aksu Çayı, Köprüçay, Karpuz Çayı havzasında, mermer ocakları ise; Korkuteli, Finike, Elmalı ve Kaş bölgesinde yer almaktadır. Sanayi sektörü, Antalya’da tarım ve turizmin gerisinde kalmaktadır. Antalya ilinde başlıca sanayi tesisleri, Elektrometalürji Sanayi Ferrokrom ve Karpit Fabrikası, Pamuklu Dokuma Fabrikası, pil, bahçe traktörü, kiremit, tuğla, mobilya, un, konserve, yağ, meyve ve sebze fabrika ve atölyeleridir. erişim tarihi Antalya güneşlenme süresinin en yüksek olduğu illerden biridir. Yıllık ortalama güneşlenme süresi, 8 saat 39 dakikadır. Yaz aylarında bu süre 12 saat 41 dakikaya kadar çıkmaktadır. Güneşlenme süresinin bu kadar yüksek olmasına rağmen güneş enerjisinden fazla yararlanılmamaktadır. Antalya’nın enerji ihtiyacının büyük bir kısmı 150 milyon kw/s Kepez hidroelektrik santralinden karşılanmaktadır erişim tarihi Devlet Planlama Teşkilatı DPT’nın “İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması 1998” Antalya’nın ekonomik ve sosyal yapısı ve gelişmişlik düzeyi ile nispi gelişmişlik düzeyi açısından Türkiye’nin 7. İli olduğunu belirlemiştir. Antalya, sanayi merkezi olan beş batı ili ve başkent Ankara’dan sonra gelişmişlik sıralamasında almıştır. Öte yandan, gelişmişlik analizi Akdeniz Bölgesi için yapılırsa, Antalya’nın diğer güney illeri içinde lider durumda olduğu görülmektedir. Antalya birer sanayi merkezi olan Adana, İçel ve diğer bölge illerinden daha hızlı gelişmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin milli geliri içindeki payını en çok artıran iller arasındadır ATS, 2002 52. Bir ülkede turizm olayının hızlanmasında ekonominin ana etken olduğu ve bunun da ancak doğal, tarihsel değerler, genel ve şehirsel altyapı ile sağlanabileceği açıktır. Bu sebeple Antalya’nın doğal ve tarihi potansiyeli, Antalya’nın Türkiye’deki en yoğun turizm değerlerine sahip olmasını sağlamaktadır. Türkiye’de turizm sektörünün gelişmesi ile birlikte, Antalya sahip olduğu tarihsel, dinsel, kültürel ve doğal varlıklar nedeniyle ülkeye gelen turistlerin en çok talep ettiği bir turizm merkezi haline gelmiştir. Ancak bu kaynaklardan bazıları diğerlerine göre ön plana çıkarak, yöredeki kitle turizminin bir parçası haline gelmiş ve kapasitenin aşılmasından dolayı yıpranmaya yüz tutmuştur. Bu hızlı ve plansız gelişim, tamamen sahil kesimlerinde yoğunlaşmış ve Antalya kıyılarının aşırı betonlaşmasına ve kıyı turizminin doyum noktasına ulaşmasına neden olmuştur. Zaman içerisinde turistlerin beklentilerinin değişmesi ve yeni turizm türlerinin ortaya çıkması ile Antalya’da farklı turizm türleri geliştirilmeye başlanmıştır. Antalya, sahip olduğu coğrafi kaynakların çeşitliliği ve turistik alt ve üst yapısı ile farklı turizm türlerinin geliştirilmesi için uygun bir yapıdadır. İldeki turizm etkinliklerinin bütün bir yıla yayılması için kongre turizmi, üçüncü yaş turizmi, kış sporları turizmi ve sportif amaçlı turizm gibi turizm türleri geliştirilerek turizmin çeşitlendirilmesi politikasına önem verilmektedir Köksal, 1994 76-77. Antalya güçlü turizm altyapısı ile medikal turizm destinasyonu olabilmek için de güçlü bir potansiyele sahiptir. Antalya’nın turistik açıdan önemli bir yere sahip olması, iklimi, konumu itibariyle Ortadoğu ülkelerine yakın olması, iş amaçlı seyahat eden yabancı uyruklu vatandaşların çok olması, sağlık hizmetlerinin altyapı açısından güçlü olması medikal turizm açısından büyük önem taşımaktadır. Antalya sahip olduğu doğal ve kültürel coğrafya özellikleri sayesinde Türk turizminde ülkenin en önemli turizm merkezlerinden biri durumuna gelmiştir Sarı, 2007b 17 . km. uzunluğundaki Akdeniz kıyı şeridinin 450 km’lik bölümünü %35 Antalya ili kıyıları oluşturmaktadır. Bu kıyılar, adaları, plajları, koyları, şelaleleriyle ülkenin en temiz ve güzel kıyıları arasında yer almaktadır Alparslan ve Ortaçeşme, 2009 170. 2015 yılı verilerine göre Türkiye’yi ziyaret eden 36,2 milyon yabancı turistin 11,3 milyonu Antalya’yı ziyaret etmiştir erişim tarihi Buradan hareketle Türkiye’nin turizm payının % dilimini Antalya’nın taşıdığı söylenebilir. Çevresindeki güzellik ile kaynaşabilmesi için özenle planlanmış olan Kemer Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi ile tatil için ideal bir yerdir. Kemer boyunca çam ağaçları ardına gizlenmiş günü birlik dinlence tesisleri birbiri ardı sıra dizilir. Kemer’in kuzeyindeki Kızıltepe, Göynük ve Beldibi güneyindeki Kiriş, Çamyuva ve Tekirova Mavi Bayraklı ünlü tatil merkezlerindendir Sarı, 2012 54. Antalya’da birçok antik şehir de bulunmaktadır. Şehrin batısında yer alan Trebenna, Beydağları’nda denizden 700 m. yükseklikte bir tepe üzerine inşa edilmiş, etrafı yığma kayalıklarla çevrilmiş durumdadır. Antalya’ya 34 km. uzaklıkta ve 1100 m.’de Güllük dağının güneyindeki iki tepe arasındaki düzlükte ise Termessos antik şehri bulunmaktadır Sarı, 2007c 53. Ulaşımındaki güçlük nedeniyle günümüze kadar iyi durumda kalan kentlerden biridir. Bu nedenle kentteki kalıntılar büyük ölçüde tanımlanabilmektedir. Surlar, Odeon, Tiyatro, Sarnıçlar, Gymnasium, Zeus Tapınağı, Agora, Artemis Tapınağı, Nekropol ile Termossos bir dağ kentidir. Odeon ve tiyatronun konumu, ziyaretçilerine bin metre yükseltiden körfezi seyir olanağı sağlamakatadır Antalya Şehir Rehberi, 2002 54. Antalya’nın 14 km. kuzeydoğusundan yer alan Düden şelalesi, Antalya’dan 21 km. uzaklıktaki mesafede yer alan Kurşunlu şelalesi büyük ilgi görmektedir. Antalya körfezinin batısında Beydağları Olimpos Sahil Milli Parkı ve Topçam plajı bulunmaktadır. Doğal güzellikler arasında dolaşmak isteyen turistler için parkın kuzey alanlarında kamp alanları bulunmaktadır. Tünek tepe 650 m. şehrin en önemli seyir noktalarından biridir. Antalya’dan 50 km. uzakta Bakırlı dağının kuzey eteklerinde yer alan Saklıkent 1800-2000 m. yükseklikte kış sporları merkezidir. Antalya’nın kuzeyindeki Düzlerçamı orman parkında doğal yaşam geyik ve dağ keçileri koruma altındadır. Düzlerçamı yakınlarında 115 m. derinliğindeki Güver kanyonu bulunmaktadır. Çam dağının doğu yüzünde, Antalya’dan 30 km. mesafede, tarihi Paleolitik çağa kadar uzanan Karain mağarası Türkiye’deki en eski yerleşim merkezidir. Buradaki eserlerin büyük çoğunluğu Antalya müzesinde sergilenmektedir Sarı, 2012 53. Bir turizm yöresinin turizmde başarılı veya başarısız olması, o yeri ziyaret eden turist sayısı ile doğru orantılıdır. Bu açıdan Antalya için başarılı bir turizm bölgesi ifadesini kullanmak mümkündür Sarı, 2007b127.
ilk Türk İslam devletlerinde yazılmış eserlerden ders kitabından öğrendiklerinize göre Türklerin siyasi sosyal ve ekonomik özelliklerine ilişkin neler söyleyebilirsiniz? İlk Türk İslam devletleri, ataları olan Orta Asya Türk devletlerinden siyasi ve kültürel olarak çok etkilenmişlerdir. Türklerin her zaman en belirgin özellikleri, savaşçı ve askeri özelliklerinin çok kuvvetli olmasıdır. Türkler her zaman inançlarına sahip çıkmışlar, inançları uğruna savaşmış ve mücadele etmişlerdir. Updated 15 Aralık 2015 at 1626
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Asya Hun Büyük Hun Devleti Merkez Ötügen olmak üzere Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde kuruldu. Tarihte bilinen ilk Türk devletidir. Devletin kurucusu ve ilk hükümdarı Teoman'dır. Çinlilere karşı seferler yaptılar, Çinliler de bu seferleri durdurmak için Çin Seddi'ni yapmak zorunda kalmışlardır. Teoman'ın oğlu Meta Han döneminde; diğer Türk devletlerine de örnek olacak "onluk sistem"e dayalı ilk düzenli Türk ordusu kuruldu. Asya Hun Devleti'nin Yıkılışı Mete Han'ın ölümünden sonra oğulları ülkeyi iyi yönetemediler. Çin entrikaları ve bu devletle yapılan savaşlar ülkeyi zayıflattı. İpek Yolu'nun Çin kontolüne geçmesi nedeniyle Hun ekonomisi bozuldu. Artan Çin baskısı nedeniyle ülke iyice zayıflayarak Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı Coğrafi Konumu Asya Hun Devletinin coğrafi sınırları ve komşuları bugünkü Çin ve Moğolistan toprakları üzerinde yer almaktadır . Güneyde bugünkü Çin , Tibet ve kuzeyde ise Moğolistan yer almaktadır . Moğolistan bilindiği gibi , denize ya da sulara tamamen kapalı bir ülkedir bugün . Tarihte ise Osmanlı zamanında bilindiği gibi Anadolu'ya kadar ilerlemişlerdir . M . Ö . 3 . Yüzyıldan itibaren batıda Kafkaslara kadar çok geniş imparatorluk topraklarına sahiptiler . Güney Sibirya batı Mançurya ve iç Moğolistan ile Gansu ve Xinjiang gibi Çin eyaletlerine kadar yayıldılar . Hunlar internette Xiongnu olarak anılan başlıklarda bulunabilir . Xiongnu kavminin yaşam biçimine baktığımızda göçebe hayatı özelliğini taşıyan eski Türklere tıpatıp uymaktadır . Siyasi Devletin hanedanın ortak malı olması durumu, otoriteyi zayıflattı. Taht kavgaları çıktı. Çinli prenseslerle evliliklerin gerçekleşmesi devletin içine ajanların sızmasına neden oldu. Türk Devleti ikiye bölünerek parçalandı. Askeri Asya Hun Devleti en parlak dönemini Mete Han zamanında yaşamıştır. Askeri birlikler 243 yılında Metehan tarafından kurulmuştur. Askeriyede onluk sistem ilk kez bu dönemde ortaya çıkmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluşu 243 olarak kabul edilir. Ekonomik Metehan siyasi, askeri ve ekonomik güç dengeleriyle ilkeyi yönetmiştir. İdari gücü hanedanın ortak malı saymasıyla bir istikrar sağlanmıştı. Bu da askeri güçle yapılan savaşlarla desteklendi. Toprak ve ganimetler çoğaldı. Devlet zengin duruma geldi. Ticaret yolları Çinliler ile mücadele halini devam ettirdi. Kültürel Türk Kültürü, idari, siyasi ve ekonomik yapısıyla şekillendi. Devlet’in hanedanın ortak malı sayılması, başa bağlılığı arttırdı. Askeri birlikleri düzen içinde olması savaşçı ruhlu askerleri moral olarak yükseltti. Savaş ganimetleri ve ticaret yollarıyla ticaretin gelişmesi sağlandı ve halk zenginleşti. Çinli prenseslerle evlilikler arttı. Mete Han Çin’i fethetse de Çinliler’in Türkler’i etkilemesinden korkarak içlerine girmedi. Asya Hun Devletinde Göçebe kültürü nomadic culture egemendir . Göçebe Kültüründe topluluklar çöllük ya da kış koşullarının ağır olduğu bir yerden diğerine sürekli göç ederler . 3 farklı türde göçebelik kültürü hakimdir . Avcı temelli göçebelik , çiftçilik ve karma . Avcı temelli göçebelikte yaşam ve hayvanların yetiştirilmesinde gerekli bitkiler ve yiyecekler direk doğadan elde edilir . Örneğin , koyunların otlatılması sırasında dolaysız olarak doğal kaynaklar çimenlik meralar , dağ etekleri vs kullanılır . Göçebelikte at en önemli unsurlardandır . At hem göç esnasında taşıma hem de avlanma vs amaçlı kullanılmaktadır . O zamanki koşullarda en önemli savaş araçlarının başında gelir . İkinci türde göçebe toplumlarında çiftçilik hakimdir . Yani doğadan direk temin etme yerine hayvanların ve alienin yiyecekleri ekilerek üretilerek temin edilir . Kuzey ve Güney Hun Devleti arasında karşılaştırma yapıldığında Güneyin Kuzeye bağlılığından yola çıkarak Kuzeyin daha gelişmiş göçebe kültürünü taşıdığını söylemek mümkün olabilir . Çiftçilik kültürüne sahip toplumlar göç sırasında ürünleri de taşıma durumundadırlar . Üçüncü türde ise daha gelişmiş bir kültür hakim olup bugünkü yerleşik hayata geçiş sürecini barındırır . Ekonomisi Asya Hun Devletinin ekonomisiyle ilgili elde fazla bilgi olmamakla birlikte , Kuzey Hun Bölgesinin Güney Hun Devletine göre çok daha güçlü olduğu bilinmektedir . Güney Hun Devleti , ekonomide hemen hemen tümüyle Kuzeye bağlı bulunmaktaydı . Ekonomi ise göçebe toplumlardaki ekonomik temele dayanmaktaydı . Göçebe toplumların en büyük karakteri tek bir yerde barınılmaması mevsimsel değişikliklere göre yer değiştirmedir . Ekonominin hemen hemen tümüyle hayvancılık ve buna bağlı tarıma bağlı olduğu söylenebilir . Hayvancılık küçükbaş ve büyükbaş olmak üzere iki şekilde yapılmaktaydı . Hayvancılığın egemen olduğu yerlerde yetiştirilen tarım ürünlerinin Asya Hun Devletinde de egemen olduğunu tarım ürünlerinin Asya Hun Devletinde de egemen olduğunu tahmin etmek mümkün .BAKINIZ Büyük Türk Devletleri - Büyük Asya Hun İmparatorluğu
Yazılı belgelere dayanan Türk tarihi, Hunlar ile başlar. Hunlar, İç Asya’nın tarihi olarak belgelenmiş ilk “Göçebe İmparatorluğu” Kazakistan’a ve Baykal’dan Büyük Çin Seddi’ne uzanan bir bölge Çin’de siyasi kontrollerini kurmak için oluşturdukları siyasi kurumlar ile, Göktürk ve Moğol imparatorlukları başta olmak üzere, “bozkır imparatorluklarının” kendi çok uluslu devletlerini inşa etmesi için bir temel oluşturmuşlardır. Bu nedenle Hun İmparatorluğu Osmanlı, Moğol imparatorlukları gibi erken modern Asya devletlerinin yönetim geleneğinin temel bir süreci Hun İmparatorluğunun KuruluşuAsya Hunlarının TarihiÇin Kaynaklarında HunlarAsya Hun İmparatorluğunun KuruluşuHunlar, tarih sahnesine teşkilatlı ve güçlü bir devlet olarak çıkmışlardır. Hun devletinin ne zaman kurulduğu kesin olarak tespit Çin tarihçileri, MÖ. XIV-IV. yüzyıllar arasında bazen büyümüş, bazen parçalanıp küçülmüş bir Hun devletinin varlığından söz ederlerse de, bu dönemi aydınlatacak tarihi belgelere henüz Türk veya Moğol soyundan olduğu hakkında tereddütler olmuştur. W. Eberhard da Hiung-nu kavimleri arasında kuvvetli bir ahenk bulunduğunu, bunların bir gruptan olduğunu, Türklerin de bu kavimler arasında olduğunu söyleyerek,“Buna mukabil acaba Hiung-nu’ları Türk olarak kabul etmek mümkün mü, değil mi? sorusu hakkında muhakkak itirazlar yükselecektir. Benim için burada hiç şüpheye yer yoktur. Zira vaktiyle Hiung-nu’ların kültür maddeleri olarak nelerden bahsediliyorsa, bunların tamamıyla aynıları sonradan tekrar Tu-cüe’lerde geçiyor ki biz, bu Tu-cüe’lerin Türkler olduğuna hiç şüphemiz yoktur. Sonra bütün Türkler için bir hususiyet gösteren kurttan türeme efsanesi Hiung-nu’larda da vardır. yine şimdiye kadar tetkik edilegelen Hiung-nu dili bakiyelerinin bugün bile Türkler arasında kullanılması bu hakikati teyid eder.” Roux’a göre, “Türklerin imparatorluktaki tek göçebe topluluk olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, sayıları en kalabalık olan topluluğun Türkler olduğu anlamına da gelmez. Hiung-nu İmparatorluğu içinde, bozkırda doğan ve bozkırda ölen diğer tüm imparatorluklar için de aynı şey geçerlidir Değişik soylardan pek çok ulus belli bir süre için bunların boyundurukları altına girerler. Zorla ya da gönüllü olarak bunlarla birleşirler, başlarındaki şef güçlü olduğu sürece kökenlerinin ne olduğunu unutmaya hazırdırlar, ama şef gücünü kaybetmeye başlayınca her an kimliklerini yeniden hatırlayabilirler.”Asya Hunlarının TarihiÇinliler, Hunlar’ı “Hiung-nu” adıyla anıyorlardı. “Hiung-nu” adı, “adam, insan” anlamına gelen “Kun” kelimesinden devrinin ünlü tarihçilerinden Şükrullah, “Behçetü’t-Tevarih” isimli eserinde Oğuzlara “Kun” isminin verildiğini ifade Gökalp de “Kun” adından hareketle Hiung-nu’ların asıl adının “Koyunlu” olduğunu ileri sürmüştür. Bu adın, Hunlar’ın ongunu totem hayvanı olan koyundan geldiği sanılmaktadır. Gerçekten koyun veya koç, eski Türklerin itibar ettikleri hayvanlar arasında idi. Daha sonraları Türk tarihinde görülen “Karakoyunlular” ve “Akkoyunlular” isimli devletler zamanında, koyun kültürünün önemini koruduğu Kaynaklarında HunlarÇin yıllıklarının kesin kayıtlarına göre, Hunlar, ilk defa MÖ. 318 yılında devletlerarası mücadelelere katılmaları dolayısıyla görülür. Onlar, bu tarihte dört Çin beyliği ile anlaşarak, başka bir Çin beyliği olan Ch’in’e saldırmışlardır. Bu olay bize, MÖ. IV. yüzyılın sonlarından itibaren devletlerarası ilişkilerde yerini almış, güçlü bir Hun devletinin bulunduğunu göstermektedir. Bu zaman diliminde Hunlar, Orhon ve Selenga ırmakları ile bu ırmakların batısındaki Ötüken ormanı Ötüken Yış çevresinde yukarıdaki hadiseden sonra devamlı olarak Çin beylikleri arasındaki mücadelelere karıştıkları gibi, Çin toprakları üzerine de akınlar tertiplediler. Bu akınlar neticesinde çok geçmeden Çin’in bütün Kuzey eyaletlerine ellerine zamanın en mükemmel silahlarına sahip olan ve çok hızlı hareket eden Hun akıncılarını durdurabilmek için dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş önlemlere başvurdular. Bu önlemleri, savunmaya yönelik önlemler ve reform niteliğindeki önlemler olmak üzere iki ana başlıkta toplayabilirizSınırlardaki tahkimi yapmak ve uzun duvarlar inşa etmek,Hunlar’ın ki gibi atlı birlikler teşkil etmek ve bu birlikleri onlar gibi giydirip akınlarına karşı Çin Cao Krallığı’nın inşa etmeye başladığı surlar, Ts’in Krallığı zamanında tamamlandı MÖ 214 ve bugün görenleri hayretler içinde bırakan “Çin Seddi” meydana bu savunma sistemi sonraki dönemlerde takviye edilerek daha da mükemmel hale yandan Cao Krallığı, Hun akınları yüzünden orduda bir takım köklü reformlar yapmak mecburiyetinde kaldı. Önce ağır savaş arabaları savaştan kaldırıldı. Bunların yerine Hunlar’ın ki gibi manevra kabiliyeti yüksek atlı birlikler oluşturuldu. Ayrıca, askerlerin üzerinden hareketi engelleyen uzun elbiseler çıkarılarak, bunun yerine Hun pantolonları, çizmeleri ve başlıkları börk giydirildi. Belleri Hun kemerleri ile sıkıldı. Hepsi Hun silahları ile donatıldı ve Hun tarzında eğitimlerine Çin, almış olduğu bütün bu önlemlere rağmen, Hun akınlarını durduramadığı gibi, onları kuzey eyaletlerinden de söküp 250’li yıllarda Hunlar’ın başında bulunan Tuman Teoman/Touman adlı bir Hakan Şanyu bulunuyordu. Bu hakan, Mete Han’ın babası Teoman’dan başkası değildi. Bu sırada Hunlar’ın doğusunda Tunghular Moğollar, güneybatısında ise Hunlar’la akraba olduğu zannedilen Yüeçiler bulunuyordu. Tunghu ve Yüeçi kavimleri arasında sıkışıp kalmış olan Teoman, ordusunun başında Çin sınırlarına inerek yeni otlaklar ele geçirdi. Böylece Hunlar’ın ekonomik durumu az da olsa düzeldi.
Giriş Tarihi 1702 Son Güncelleme 1715 Tarihte kurulan tüm devletler azim ve başarıları ile kayıtlara geçmiş ve geçmişteki girişimleri ile tarihe adına yazmıştır. Kurucu ve hükümdarları ile devletin bütünlüğünün sağlanması ve korunması adına büyük mücadeleler vermiştir. Asya Hun Devleti de diğer devletler gibi en parlak dönemini yaşamış ve bir dönem yıkılmıştır. Oldukça kıymetli olan Asya Hun Devleti hakkında araştırmalarda bulunanlar bu devletin zorluklarla savaşını gözler önüne seren detaylara inecektir. İşte Asya Hun Devleti ile ilgili tüm bilgileri yazımızda bulabilirsiniz… ASYA HUN DEVLETİ KURUCUSU KİMDİR? Asya Hun Devleti 220 yılında Teoman tarafından kurulmuştur. Çin'in kuzeybatısında hüküm süren Türkleri tek bir çatı altında toplayan Teoman, dağınık boyları ilk kez bir araya toplayan hükümdar olarak bilinmektedir. Asya hun Devleti en parlak dönemini Mete Han döneminde yaşamıştır. Teoman'ın 220 MÖ. 209 yıllarında hüküm sürmesinin ardından oğlu Mete Han devletin başına geçmiştir. Mete Han, hızla devlet sınırlarını genişletince altın çağını yaşatır. Aynı zamanda yeni savaş stratejileri ile pek çok fetihler gerçekleştirmiştir. Daha sonra Tunguzlar ve Yüeçiler itaat altına almış, Çin üzerinde seferler düzenlemiştir. Mete Han'ın Çin'e seferler düzenlemesindeki amacı Çin'i bir tehlike olarak görmesi, bölgedeki otlakları ele geçirmek istemesi ve Çin'deki karışıklıklardan faydalanmak istemesidir. Mete Han Çin'i sürekli baskı altında tutma politikası izlemiştir. Bundan ötürü baskı altında kalan Çin, kurtuluş olarak Hunlarla antlaşma yapmıştır. Yapılan bu antlaşmada ise Çin'in kuzeyindeki bozkırlar Hunlara bırakılmış, Çinliler Hunlara yıllık vergi ödemeye razı gelmiştir. ASYA HUN DEVLETİ HÜKÜMDARLARI Teoman Mete Han 209174 Lao Şang 174160 KungSin 160126 ItiSie 126114 Uvey 114105 Ousiuliu 105102 Kiuliuhou 102101 Tçietiheu 10196 Houloku 9685 Houyenti Hiuliukiu 6860 Voyenkiu 6057 Houansie 5731 Feoutchou 3120 Seuhialijo 2012 Tcheyajo 128 Outchou 8 13 Ouloijou Houthouulh 18 MS 46. Pounou 46 66 YeouLieou 66 MS. 87 Yuchukieu 92 ASYA HUN DEVLETİ ÖZELLİKLERİ Orta Asya'da kurulan ilk Türk devletidir. Göçebe ve savaşçıdırlar ancak tarımla da uğraşmışlardır. Başkenti Ötüken'dir. Çin devleti, Asya Hun'dan gelen saldırılara karşı Çin Seddi'ni inşa etmiştir. Mete Han tarafından ilk defa kurultay kurulmuştur. Şamanizm dinine inanırlar. Uygur ve Göktürk Devletlerinin atasıdır. Çin ile ilk kez antlaşma imzalamışlardır. İpek yolu için Çin ile uzun yıllar mücadele etmiştir. Hun kelimesi "Türk Halkı ve İnsan" anlamına gelmektedir. Mete Han, Çin ile savaşma gücüne sahip olmasına rağmen kültürünü korumak ve asimile olmamak adına fethetmek yerine Çin'i vergiye bağlamıştır. ASYA HUN DEVLETİ BAYRAĞI Asya Hun devleti bayrağı koyu sarı zemin üzerinde yer alan bir ejdarhayı içermektedir. Sarı renk Türk mitolojisinde dünyevi zenginlikleri ifade etmekle birlikte altın sarısı renge yoruluyor. Diğer bir görüş ise sarı rengin Eski Türk Devletleri'nde "dünyanın merkezi" anlamına geldiği yönündedir. Bu bilgiye dayanılarak, coğrafi konumun bayrak değerinde yansıtılmak istendiği; hükümdarlığın, gücün göstergesi olan "merkeze sahip olmanın" belirtildiği çıkarılmaktadır. Bayrak üzerinde bulunan ejderha figürü birçok dünya mitolojisinde olduğu üzere Türk kültüründe de kendisine yer bulmuş, bayraklarda kullanılmıştır. Türk mitolojisinde ejderha kudret gibi iyi özelliklere nitelenmesine ek olarak yıkıcı doğa olaylarını temsil eden şeytani bir yaratık olarak da görülmüştür. ASYA HUN DEVLETİ İLE İLGİLİ BİLGİLER Asya Hun devleti IV. yüzyıl başlarında devamlı akınlar yapmışlar. Bu sebeple Çin, Hun akınlarını durdurmak amacı ile daha önce kuzey sınırında inşa ettiği kaleleri, yapılan duvarlarla birleştirmiştir. Bu sayede Çin seddi inşa edilmiştir ancak Çin Hükümdarları buna rağmen Hunları durdurmayı başaramamıştır. Çaresizlik içinde kaldıklarından başka tedbirler almanın yollarını aramışlardır. Asya hun Devleti tarihinde önemli noktalardan biri Mete'nin Hükümdarlığı boyunca Orta Asya'da yaşayan Türk boylarını, başta kavimler olmak üzere diğer tüm kavimleri hakimiyeti altına almış olmasıdır. İlk olarak Tunguzları itaatine almış, ardından Yüeçilerle savaşarak tüm toprakları ele geçirmiştir. Mete'nin ölümünden sonra yerine oğlu Kiook geçmiştir. Babasından devraldığı sistem ve düzeni devam ettirmiştir. Kiok'un ölümünün ardından ise yerine geçmiş olan hükümdarlar devleti iyi yönetememiştir. Çin'in entrikaları ve etkisi ile zayıflamaya başlayan Hunlar, ülke bütünlüğünü koruma konusunda yetersiz kalmış ve yıkılmıştır. Asya Hun Devleti'nin parçalanması sonucu Çin'in idaresi atında kalan Hunlar, milli varlıklarını korumak için mücadele etmiştir. Bir kısmı kuzeye çekilerek topluluklar halinde yaşamış diğerleri de batıya göç etmiştir. Batıya yapılan göç ise kavimler göçüne neden olmuştur. Asya hunlarının bir kolu olarak bilinen Tabgaçlar, Çin'deki karışıklıklardan faydalanarak Çin'in kuzeyinde devlet haline gelmişlerdir. Aynı zamanda Asya'da Orhun ve Selenga ırmakları arasında Avar, Mavereünnehir bölgesinde Akhun İran'da Sasani İmparatorluğu kurulmuştur.
asya hunlarının coğrafi siyasal ekonomik ve kültürel özellikleri